Ahlen, 03.04.2009                                 

Sıcak Bir Yaz Günüydü

 

Gençliğimi yaşayamamıştım daha,

Koskoca bir Türkiye haritası,

Biliyordum ezbere,

Görmemiştim henüz bir şehir,

Ederdim hep merak,

Nasıldır bir deniz.

 

Heyecanlıydım,

Vardı hayalimde herşey,

Beklerdim merakla postayı,

Geldi nihayet beklediğim şey.

Açtım,baktım Yozgat,

Okudum adı Boğazlıyan,

Aldı bir ürperti bedenimi,

Boğazlar mı acep,

Adı SORSAVUŞ,

Düşündüm düşündüm,

Ne demektir Sorsavuş.

 

Ölmüştü çoktan beri babam,

Bilmiyordum varmıydı ağam,

Bekleyemezdim bir dul anamdan,

O garip ,ben garip.

 

Benzer mi illeri ilimize,

Benzer mi insanları bize,

Meraklıdır insanoğlu,

Bilmeyince,görmeyince.

 

Sene 1970,aylardan ağustos,

Sıcak mı, inadına sıcak,

Tozlu yollar,bizim ki gibi,

İnişli,çıkışlı,dere,tepe,bucak,

Aklıma geldi bizim köyün beleni,

Aynı tozlu yollardan geleni.

 

Kolaydı gelmesi Kayseri’ye,

Niğde’yi,Bor’u,İncesu’yu aşarak,

Büyüktü Vilayeti Kayseri,

Bilemiyorum nasıl geldim,

Merakla Boğazlıyan’a.

 

Bindirdiler bir dolmuşa,

Dediler :

Doğru Fakılı’ya,

Sorarsın gerisini orada,

Hel var bir oraya.

 

Bir akşam üzeriydi,

Pek konuşkan ve yumuşaktı,

Güleç yüzüyle :

Bu Ahmet Cenk idi.

 

Bilmiyorum nasıl yedim yemeği,

Kim kimi yedi,

Gizleyemedim şaşkınlığımı,

Sordum Ahmet Ağa’ya,

Sen de mi güreşçisin.

 

Bilmiyordum o zamana kadar,

O kadar güreşçinin varlığını,

Hele de yiğitse insanları,

Nasuh Akar gibi bir insanın,

Köyünde çalışabilmek.

 

Bir traktördü bindiğim,

Bilmediğim şey değildi,

Bilmiyorum Başpınar’ın mı,

Yoksa Sorsavuş’un.

 

İndik,çıktık,göründü uzaktan,

Göründü uzaktan bir bina,

Geldik herhalde köye,

Bilmiyorum,hatırlamıyorum,

Sürdüğünü yolun,

Bir akşam üstüydü,

Dediler: Sen burada ineceksin,

Bir akşam üstüydü indiğimde,

Bir telaştır başladı,

Nasıl dönerim geri.

 

Tanıştım adaşım Mustafa ile,

Öğrendikten sonra,

Kalabileceğim meslaktaşımda,

Hem köyünde,hem de evinde.

 

Hatırlamıyorum,

Bilmem nasıl geri döndüm,

Benzerdi yolları yollarımıza,

Anladım kaynaşabileceğimi,

Huzur ile çalışabileceğimi.

 

Geliş ve gidişlerimde,

Oldu Ahmet Ağa’nın lokantası,

Benim için :

Sıcak bir durak,hem uğrak.

 

Nasıl da geldi geçti,

Koskaoca bir altı yıl,

Sanki bir altı gün,

Bazen yarı aç,yarı tok,

Utanırdım söylemeye,

Olduğunda bir ihtiyaç.

Öğrendim sonradan,

Söylemeyi bir ihtiyacın,

Sırrıymış sanki kaynaşmanın,

İstemesini bilmek.

 

Pek severdim,pek hevesliydim,

Öğrenmenin,öğretmenin,

Verdiği heyecanlarla,

Kaynaşmanın devamı,

Oldu ezeli bir sebat.

 

Şimdi uzaklarda,hayallerde,

Düşünmesi verir bir haz,

Sorarım kendi kendime,

Şimdi nasıl olurdu,

Yıllar sonra o küçüklerin,

Şimdiki büyüklükleri,

Bir arada,bir sınıfta olmak…………

 Mustafa Dumlu

Please publish modules in offcanvas position.